٢٥
قُلْ اِنْ اَدْرى اَقَريبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّى اَمَدًا
(25) kul in edriy ekariybun ma tu’adune em yec’alu lehu rabbiy emeden
De ki bilmiyorum o tehdit olunduğunuz yakın mı? yoksa ona tayin mi eder? Rabbim uzun bir müddet
1. | kul | : de |
2. | in | : eğer |
3. | edrî | : bana bildirildi, ben biliyorum |
4. | e karîbun | : yakın mı |
5. | mâ | : şey |
6. | tûadûne | : vaadolunduğunuz |
7. | em | : yoksa mı |
8. | yec’alu | : kılar, yapar |
9. | lehu | : ona |
10. | rabbî | : Rabbim |
11. | emedan | : uzatılmış bir süre, uzun bir müddet |
قُلْ de kiإِنْ أَدْرِي bilmiyorumأَقَرِيبٌ yakın mıdırمَا تُوعَدُونَ tehdit olunduğunuz şeyأَمْ yoksaيَجْعَلُ tayin etmiştirلَهُ onaرَبِّي Rabbimأَمَدًا uzun bir zaman mı
SEBEB-İ NÜZUL
Mukatil der ki: “Nihayet kendilerine va’dedilenleri gördükleri zaman kimin yardımcısının daha zayıf ve sayıca daha az olduğunu bileceklerdir.” âyet-i kerimesini işittiklerinde en-Nadr ibnu’l-Hâris: “Ey Muhammed, şu bizi tehdit edip durduğun şey ne zaman olacak?” demiş de bunun üzerine Allah Tealâ: “De ki: “Size va’dedilen yakın mıdır, yoksa Rabbım onu uzun süreli mi kılmıştır bilemiyorum.” âyet-i kerimesini indirmiş