٨٣
قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ اَنْفُسُكُمْ اَمْرًا فَصَبْرٌ جَميلٌ عَسَى اللّهُ اَنْ يَاْتِيَنى بِهِمْ جَميعًا اِنَّهُ هُوَ الْعَليمُ الْحَكيمُ
(83) kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemil asellahü ey ye’tiyeni bihim cemia innehu hüvel alimül hakim
dedi “sizi bu işe bilakis nefisleriniz sürüklemiştir” artık (bana düşen) güzel bir sabırdır olur ki Allah hepsini birlikte bana getirir şüphesiz o her şeyi bilen, hikmet sahibidir
1. | kâle | : dedi |
2. | bel | : hayır |
3. | sevvelet | : teşvik etti, güzel gösterdi |
4. | lekum | : size |
5. | enfusu-kum | : sizin nefsiniz |
6. | emren | : bir iş, bir durum |
7. | fe | : artık |
8. | sabrun | : sabır |
9. | cemîlun | : güzel |
10. | asallâhu (asâ allâhu) | : umulur ki Allah |
11. | en ye’tiye-nî | : bana getirir (bana getirmesi) |
12. | bi-him | : onları |
13. | cemî’an | : hepsini |
14. | innehu | : muhakkak, çünkü o |
15. | huve | : o |
16. | el alîmu el hakîmu | : en iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır |