1

    Nüzul SırasıCüzSayfaSure
    19 30601Fil(105)

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ

١

اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْفيلِ

(1) e lem tera keyfe feale rabbüke bi ashabil fil
Görmedin mi? Nasıl yaptı Rabbin fil sahiplerine

1. e lem tere : görmedin mi
2. keyfe : nasıl (neler)
3. feale : yaptı
4. rabbu-ke : senin Rabbin
5. bi ashâbi : sahiplerine
6. el fîli : fil

أَلَمْ تَرَىgörmedin miكَيْفَ neفَعَلَ yaptıرَبُّكَ Rabbinبِأَصْحَابِsahiplerineالْفِيلِ fil


SEBEB-İ NÜZUL
Mekke’de nazil olmuştur ve bunda icma vardır. Nüzul sırası itibariyle Kâfirun Sûresinden sonradır


AÇIKLAMA

Yemen’in başında Habeş kralı Ashama tarafından adında bir lider var­dı. Adı Ebrehe b. Sabah el-Eşrem’dir. Peygamber (s.a.)’imizle aynı çağda yaşayan Necaşi’nin dedesidir. Arap hacılarını kendi memleketine toplamak için Kulleys adını verdiği büyük bir kilise yaptı. Kinane’den birisi gece ona pisledi. Bu onu çok kızdırdı ve Ka’be’yi yıkmaya yemin etti. Asıl amacı Yemen’i Şam’a bağlamak ve Hıristiyan ülkelerini genişletmek için Mekke’nin fethiydi.

Fillerin de bulunduğu büyük bir ordu hazırladı. Mekke’ye yakın bir bölge olan Müğammes denen yere kadar geldi. Mekke halkına haber gön­derip, savaşmak için değil Ka’be’yi yıkmak için geldiğini bildirdi. Mekkeliler korktu. Savaşmak istedilerse de Ebrehe ve ordusu ile baş edemiyeceklerini gördüler. Dağlara tırmanıp neticeyi beklemeye başladılar. Ka’be’nin Rabbi’nin onu koruyacağına inanıyorlardı.

Ordu Mekke’ye yaklaşınca Ebrehe Arapların mallarına el konulmasını emretti. O mallar arasında Peygamber (s.a.)’in dedesi Abdülmuttalib b. Haşim’in develeri de vardı. Askerler onları da sürdü. İki yüz deve idi. Ebrehe, Hinata el-Humeyri’yi Mekke’ye gönderip, en ünlü kimseyi getirmesini ve onlara Ka’be ile aralarına girmedikçe savaşmak için gelmediğini bildirmesini emretti. Hinata geldi, ona Abdülmuttalib b. Hişam’ı gösterdiler. Ebrehe’nin dediklerini ona iletti. Abdülmuttalib: “Vallahi biz onunla savaş­mak istemiyoruz. Bizim buna gücümüz de yoktur. Bu Allah’ın Harem Beyti’dir. Halil İbrahim’in beytidir. Eğer bunları korumak istiyorsa, korur. Eğer Ebrehe’ye mani olmazsa vallahi bizim bir gücümüz yoktur.” dedi. Hi­nata: “Benimle birlikte ona gel.” dedi. Onunla gitti. Ebrehe onu görünce saygı gösterdi. Abdülmuttalib iri ve güzel görünümlü idi. Ebrehe tahtından inip onu kendisi ile beraber yere oturttu. Bir isteği olup olmadığını sordu. “İsteğim benden alınan iki yüz devemin geri verilmesidir.” dedi.

Ebrehe hayret etti. Ve dedi ki: “Senden aldığım iki yüz deveyi benimle konuşuyorsun da, dinin ve dedelerinin dini olan Beyti bırakıyorsun? Ben onu yıkmak için geldim, sen onu konuşmuyorsun!”

Abdülmuttalib: “Ben develerin sahibiyim. Beytin de sahibi vardır, onu senden koruyacaktır.” “Kimse beni engelleyemez.” diye cevap verince: “Sen bilirsin.” Dedi. Abdülmelik ve beraberindeki Arap eşrafı Ebrehe’ye Ka’be’den vazgeçmesi karşılığında Tehame mallarının üçte birini teklif et­tiler. Ebrehe kabul etmedi ve Abdülmuttalib’e develerini iade etti. Abdülmuttalib dönüp Ka’be’nin kapısına geldi. Yanında Kureyş’ten kimseler var­dı. Ka’be’nin kapısındaki kulpa tutunup Allah’a dua etiler. Ebrehe ve ordusuna karşı yardım dilediler.

Ordu Ka’be’ye doğru yöneldi. Mekke’ye girdiler. Orduda Mahmud isimli büyük bir fil vardı. Onu Harem cihetine yönelttikçe çöküp hareket etmiyordu. Yemen veya başka bir cihete yönlendirince koşuyordu.

İkinci günde Abdülmuttalib dua ediyordu. Dönüp baktığında birden Yemen istikametinde deniz tarafından kuşlar gördü. “Vallahi bu garip bir kuştur, ne Necidli ne de Tehamelidir.” dedi. Her kuşla beraber gagalarında ve ayaklarında taşıdıkları taşlar vardı. Onların üzerine attılar. Onlardan kime değerse ölüyordu. Ordu Yemen’e doğru kaçmaya başladı. Yolda dökü­lüyorlardı. Ebrehe’nin de vücudu isabet aldı. Vücudundan etleri dökülü­yordu. San’a’ya getirdiler onu. Kötü bir şekilde öldü.

Bu yenilginin tarihte ve Araplar arasında   büyük izi vardı. Kureyş’i yücelttiler ve “Onlar Allah’ın dostlarıdır. Allah onlar adına savaştı, düşmanlarını kovdu.” dediler. Ka’be’ye saygıları ve Allah katındaki değerine inançları daha da arttı.

Bu mühim tarihi olay Peygamber (s.a.)’in doğum yılı olan M. 570’te idi. Yani Peygamber (s.a.)’in gönderilmesi ile fil olayı arasında-kırk yıl var­dı. Mekke’de o olayı görmüş geniş bir kitle vardı. O zaman bu haber tevatür derecesine varmıştı