٢٤
اِلَّا اَنْ يَشَاءَ اللّهُ وَاذْكُرْ رَبَّكَ اِذَا نَسيتَ وَقُلْ عَسى اَنْ يَهْدِيَنِ رَبّى لِاَقْرَبَ مِنْ هذَا رَشَدًا
(24) illa ey yeşaellahü vezkür rabbeke iza nesite ve kul asa ey yehdiyeni rabbi li akrabe min haza raşeda
ancak Allah dilerse (olur de) unuttuğun zaman Rabbini zikir et de ki umulur ki Rabbim beni hidayete erdirir daha yakın bir zamanda bundan rüşte ulaştırır
1. | illâ | : ancak |
2. | en yeşâallâhu | : Allah dilerse |
3. | vezkur (ve uzkur) | : ve zikret |
4. | rabbe-ke | : senin Rabbin |
5. | izâ | : o zaman |
6. | nesîte | : sen unuttun |
7. | ve kul | : ve de |
8. | asâ | : umulur ki, belki |
9. | en yehdiye-ni | : beni ulaştırması |
10. | rabbî | : Rabbim |
11. | li akrabe | : daha yakın, daha üstün |
12. | min hâzâ | : bundan |
13. | reşeden | : irşad |
SEBEB-İ NÜZUL
Sûrenin başında da geçtiği üzere yahudilerin akıl vermesiyle Kureyş müşrikleri Hz. Peygamber (sa)’e ruh’u, Ashab-ı Kehf i ve Zülkarneyn’i sorduklarında “İnşaallah” demeksizin “Size yarın cevap veriririm.” buyurmuş ve bir rivayete göre 15 gün, başka bir rivayete göre 40 gün, bir üçüncü rivayete göre de üç gün vahy gelmemiş ve Hz. Peygamber çok zor durumda kalmıştı. İşte bu âyetler de bu hadise üzerine nazil olan âyetler cümlesindendir ki Ebu Salih tarafından İbn Abbâs’tan rivayet edilmiştir.