٦٨
قَالُوا اتَّخَذَ اللّهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ هُوَ الْغَنِىُّ لَهُ مَا فِى السَّموَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ اِنْ عِنْدَكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ بِهذَا اَتَقُولُونَ عَلَى اللّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
(68) kalüt tehazellahü veleden sübhaneh hüvel ğaniyy lehu ma fis semavati ve ma fil ard in indeküm min sültanim bi haza e tekulune alellahi ma la ta’lemun
dediler “Allah çocuk edinmiş” o münezzehtir o’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur semalarda ve arzda ne varsa hepsi o’nundur sizin yanınızda yoktur bununla ilgili ispatlayıcı delil Allah’a karşı söylüyorsunuz? bilmediğiniz şeyleri mi
1. | kâlû ittehaze allâhu | : dediler, Allah edindi |
2. | veleden | : bir çocuk (veled) |
3. | subhâne-hu | : o münezzehtir, ondan münezzehtir |
4. | huve el ganiyyu | : o ganidir (zengindir, ihtiyacı yoktur) |
5. | lehu | : onun |
6. | mâ | : şeyler |
7. | fî es semâvâti | : göklerde var olan |
8. | ve mâ | : ve şeyler |
9. | fî el ardı | : yeryüzünde var olan |
10. | in | : ise, olsa (yok ki) |
11. | inde-kum | : sizde, sizin yanınızda |
12. | min sultânin | : bir delil |
13. | bi hâzâ | : buna ait |
14. | e tekûlûne | : mi söylüyorsunuz (söylüyor musunuz) |
15. | alâllâhi (alâ allâhi) | : Allah’a |
16. | mâ lâ ta’lemûne | : bilmediğiniz şey |