19

١٩

ثُمَّ اِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ

(19) sümme inne ‘aleyna beyanehu
Sonra, mutlaka bize aittir onu açıklamakta

1. summe : sonra
2. inne : muhakkak
3. aleynâ : bizim üzerimize, bize ait
4. beyâne-hu : onun beyanı, açıklanması

ثُمَّ sonraإِنَّ hiç şüphesizعَلَيْنَا bize aittirبَيَانَهُ onu açıklamak da


SEBEB-İ NÜZUL
Buhârî’nin değişik kanalılardan Abdullah ibn Abbâs’tan rivayetine göre Hz. Peygamber, Cibrîl kendisine bir vahiy getirdiğinde onun okuması bitmeden, kendisine vahyolunanı unuturum endişesiyle hemen okumaya çalışır, dilini depretir ve bu da tabîî kendisine oldukça zor ve ağır gelirmiş. İşte bunun üzerine Allah Tealâ “Onu acele etmen için dilini onunla depretme. Onu toplamak, onu okutmak şüphesiz bize aittir. Öyleyse biz onu okuduğumuz zaman sen onun kıraatine uy. Sonra onu beyan etmek de hiç kuşkusuz bize aittir.”âyetlerini in­dirmiş. Bundan sonra Hz. Peygamber, Cibrîl vahyi inzali bitirinceye kadar dik­katle dinler ve onun ayrılmasından sonra kendisine va’dedildiği gibi, Cibrîl’in indirdiğini aynen okurmuş.

Aynı hadisi Humeydî’nin … İbn Abbâs’tan rivayetinde “Allah’ın Rasûlü (sa) kendisine Besmele indirilinceye kadar surenin tamamlandığını (surenin so­nuna ulaşıldığım) bilmezdi” fazlalığı vardır.

Müslim’in de kendi isnadıyla “Onu acele etmen için dilini onunla depretme.” âyet-i kerimesi hakkında İbn Abbâs’tan rivayetle tahric ettiği haber ayrıntılarda bir takım farklarla şöyledir: Hz. Peygamber (sa), Cibrîl kendisine bir vahy getirdiğinde dilini dudaklarını hareket ettirir ve (hem vahyi dinlemek hem de dilini dudaklarını hareket ettirmek) kendisine zor gelirdi. Hz. Peygam­ber (sa)’in vahyin gelişi sırasında dilini dudaklarını deprettiği herkesçe görülen, bilinen bir haldi. İşte bunun üzerine Allah Tealâ: “Onu acele etmen için dilini onunla depretme. Onu toplamak, onu okutmak şüphesiz bize aittir. Öyleyse biz onu okuduğumuz zaman sen onun kıraatine uy. Sonra onu beyan etmek de hiç kuşkusuz bize aittir.'” âyetlerini indirdi de ondan sonra Hz. Peygamber (sa), kendisine Cibrîl geldiğinde başını eğer (onun getirdiği vahyi dinler), o gittikten sonra da Allah’ın kendisine va’dettiği gibi (kendisine gelen vahyi) okurdu.