٤٨
اِنَّ اللّهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدِ افْتَرى اِثْمًا عَظيمًا
(48) innellahe la yağfiru eyyüşrake bihi ve yağfiru ma dune zalike li mey yeşa’ ve mey yüşrik billahi fe kadiftera ismen aziyma
şüphesiz Allah bağışlamaz kendisine şirk koşanları ama ondan başka hususları bağışlar dilediği kimselerden kim Allah’a şirk koşarsa muhakkak iftira etmiştir çok büyük günah ile
1. | inne | : muhakkak |
2. | allâhe | : Allah |
3. | lâ yagfiru | : bağışlamaz, affetmez, mağfiret etmez |
4. | en yuşreke | : ortak koşulması |
5. | bi-hî | : ona |
6. | ve yagfiru | : ve bağışlar, affeder, mağfiret eder |
7. | mâ | : şey |
8. | dûne | : başka, dışında |
9. | zâlike | : bu |
10. | li men | : kimi, kimse için |
11. | yeşâu | : diler |
12. | ve men | : ve kim |
13. | yuşrik | : ortak koşar |
14. | bi allâhi | : Allah’a |
15. | fe kad | : o taktirde olmuştur |
16. | ifterâ | : iftira etti |
17. | ismen | : günah işleyerek |
18. | azîmen | : büyük |
إِنَّ muhakkak kiاللَّهَ Allahلَا يَغْفِرُ asla bağışlamazأَنْ يُشْرَكَ şirk koşulmasınıبِهِ kendisineوَيَغْفِرُ bağışlarمَا دُونَ ذَلِكَ ondan başkasınıلِمَنْ يَشَاءُ dilediği kimse içinوَمَنْ her kimيُشْرِكْ şirk koşarsaبِاللَّهِ Allah’aفَقَدْ gerçektenافْتَرَى iftira etmiş olurإِثْمًا bir günahlaعَظِيمًا çok büyük
SEBEB-İ NÜZUL
Abdullah ibn Ömer’den rivayette o şöyle anlatıyor: “De ki: ey kendileri aleyhinde haddini aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları yargılar. Hiç şüphesiz O, Gafur’dur, Rahîm’dir.” (Zümer, 39/53) âyet-i kerimesi nazil olup da Allah’ın Rasûlü (sa) bunu ashabına okuduğunda bir sahabi kalktı ve: “Ey Allah’ın peygamberi, O, kendisine ortak koşanı da yarlığar mı?” diye sordu. Allah’ın Rasûlü (sa) sanki bu sorudan hoşlanmıyarak sustu. O sahabînin ısrarla tekrar sorması üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu da Allah’ın Rasûlü “Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar” buyurdu.
Ebu Eyyûb el-Ansâri’den, o şöyle anlatıyor: Bir adam Rasûlullah (sa)’a geldi ve: “Benim bir kardeşimin oğlu var, haram işlemeyi bırakmıyor, haram işlemekten vazgeçmiyor.” dedi. Hz. Peygamber (sa): “Dini nedir?” diye sordular, “Namaz kılıyor ve Allah’ı birliyor.” diye cevap verdi. “Ondan dinini sana bağışlamasını, dinini sana bağış olarak vermesini iste. Eğer bunu kabul etmezse dinini sana satmasını iste.” buyurdular. Adam gidip kardeşinin oğlundan, Hz. Peygamber (sa)’in tavsiye ettiği üzere dinini kendisine bağışlamasını ya da satmasını istedi de kardeşinin oğlu her iki isteği de kabul etmedi. Adam tekrar Rasûlullah (sa)’a geldi ve kardeşi oğlunun ne yaptığını haber verip “Onu dininde çok cimri buldum. Bir cimrinin malına sahip çıkması gibi dinine sahip çıkıyor.” dedi de bu âyet-i kerime nazil oldu. Bu haberi Taberânî ve İbn Ebî Hatim tahric etmişlerdir.
AÇIKLAMA
Allah Teâlâ kendisine şirk koşulmasını mağfiret etmeyeceğini, yani kendisine şirk koşmuş olarak kıyamette karşısına çıkacak kulunu yargılamayacağını haber vermektedir.
Buradaki şirkten maksat, Yahudiler ile başkalarının küfürlerini de içine alan mutlak kâfirliktir. Yüce Allah, şirkten daha aşağı derecedeki günahları, dilediği kullar için affeder. Allah’a şirk koşan kimse gerçekten pek büyük bir günah işlemiştir.
Taberî diyor ki: Bu ayet açıkça ortaya koyuyor ki her büyük günah sahibinin işi Allah Teâlâ’nın dilemesine kalmıştır: Dilerse onun günahını affeder, dilerse o yüzden cezalandırır. Ancak bu büyük günah Allah’a şirk koşmak olmamalıdır. Bazı müfessirler ise şöyle demektedir. O noktayı Hak Teâlâ, “Eğer yasak edildiğiniz büyük (günah)lardan kaçınırsanız sizin (öbür) kabahatlerinizi örteriz.” (Nisa, 4/31) ayetiyle beyan etmiştir. Burada büyük günahlardan kaçınanların küçük günahlarını affetmek istediğini, büyük günahları işleyenlerin küçük günahlarını affetmeyeceğini bildirmektedir. Kanaatimce Taberî’nin görüşü daha açıktır.
Bu ayet-i kerime “De ki: Ey kendilerinin aleyhinde (günahta) haddi aşanlar…” ayetini tahsis etmekte, sınırlamaktadır. İbnu’l-Münzir, Ebu Miclez’den tahric ediyor: “De ki: Ey kendilerinin aleyhine (günahta) haddi aşanlar. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları mağfiret eder. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edicidir, çok esirgeyicidir.” (Zümer, 39/53) ayet-i kerimesi inince Nebiyyi Muhterem (s.a.) minbere çıktı, ayeti insanlara okudu. Bir adam kalkıp “Allah’a şirk koşmak (hususu da dahil mi)” dedi. Hz. Peygamber sükût etti. Adam tekrar kalkıp, “Ey Allah’ın elçisi, Allah Teâlâ’ya şirk koşmak (da öyle mi?)” dedi. Hz. Rasul-i Ekrem iki veya üç kere sükût etti. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu.
Tirmizî, Hz. Ali (r.a.)’den onun şöyle dediğini tahric ediyor: Kur’an-ı Kerim’de en çok şu ayeti severim: “Şüphesiz ki Allah kendisine şirk koşulmasını mağfiret etmez. Ondan başkasını, dileyeceği kimseler için mağfiret eder (yarğılar).”