٢٣
وَرَاوَدَتْهُ الَّتى هُوَ فى بَيْتِهَا عَنْ نَفْسِه وَغَلَّقَتِ الْاَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ قَالَ مَعَاذَ اللّهِ اِنَّهُ رَبّى اَحْسَنَ مَثْوَاىَ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
(23) ve ravedethül leti hüve fi beytiha an nefsihi ve ğallekatil ebvabe ve kalet heyte lek kale meazellahi innehu rabbi ahsene mesvay innehu la yüflihuz zalimun
birleşme arzusu duydu o evin kadını, onun nefsiyle kapıları kilitledi dedi haydi gel seninim dedi ki Allah’a sığınırım şüphesiz o Rabbim bana en güzel şekilde baktı şüphesiz o zalimler felah bulamazlar
1. | ve râvedet-hu (râvede) |
: ve ondan murat almak istedi, onunla olmak istedi : (beraber olmak istedi) |
2. | elletî | : ki o (bayan için) |
3. | huve | : o |
4. | fî beytihâ | : onun evinde |
5. | an nefsi-hî | : onun nefsinden |
6. | ve gallekat | : ve sımsıkı kapadı |
7. | el ebvâbe | : kapılar |
8. | ve kâlet | : ve dedi |
9. | heyte | : hadi gel |
10. | leke | : senin için, sana, sen |
11. | kâle | : dedi |
12. | maâza allâhi | : Allah’a sığınırım |
13. | inne-hu | : muhakkak o |
14. | rabbî | : benim Rabbim, benim efendim, beni besleyip koruyanım |
15. | ahsene | : en güzel şekilde |
16. | mesvâye | : benim yerleşme yerim |
17. | inne-hu | : muhakkak o, çünkü o |
18. | lâ yuflihu | : felâha, kurtuluşa ermez |
19. | ez zâlimûne | : zalimler |