40

٤٠

وَيْلٌ يَوْمَءِذٍ لِلْمُكَذِّبينَ

(40) veylun yevmeizin lilmukezzibin
Vay o gün haline! yalanlayanların

1. veylun : vay haline (veyl olsun)
2. yevmeizin : izin günü
3. li el mukezzibîne : yalanlayanlara

وَيْلٌveyl olsunيَوْمَئِذٍo günلِلْمُكَذِّبِينَyalanlayanlara


AÇIKLAMA

Yüce Allah kıyamet gününde tekrar yaratılmayı, amellerin kar­şılığının verilmesini, cenneti cehennemi yalanlayan kâfirlere neler söy­leneceğini haber vermektedir. Yüce Allah tehdit türlerinin beşincisi olan bu türü açıklarken şöyle buyurmaktadır: “Haydi yalan saymakta ol­duğunuz şeye kalkıp gidin!” Kâfirlere cehennem bekçileri tarafından şöyle denilecek: Dünyada iken yalanladığınız ahiret azabına kalkın gidin.

Daha sonra Yüce Allah bu azabı dört vasıf ile nitelendirerek şöyle buyurmaktadır:

1- “Haydi üç kola ayrılmış bir gölgeye gidin.” Bu onlara yönelik bir tehekküm (onlarla bir alay) dır. Yani sizler cehennem dumanından üç kola ya da üç bölüme ayrılmış dumanın gölgesine yürüyün. Çünkü ateşin alevi yükselip dumanı varsa, gücünden ve şiddetinden ötürü üç kola ayrılır. Mak­sat onların bir azaptan bir diğerine geçecekleri ve azabın herbir taraftan on­ları kuşatacağıdır. Nitekim Yüce Allah: “Etrafını saran duvarları ken­dilerini çepeçevre kuşatmış bir ateş…” (Kehf, 18/29) Ateşin duvarlarından kasıt ise dumandır. Buna göre cehennem ateşinin gölge diye adlandırılması dört bir yandan onları kuşatmaları bakımından bir mecazdır. Yüce Allah’ın şu buyruklarında olduğu gibi: “Onların üzerlerinde de ateşten tabakalar ve altlarında da tabakalar vardır.” (Zümer, 39/16); “O günde azap onları hem üstlerinden, hem ayakları altından bürüyecektir…” (Ankebut, 29/55)

2, 3- “O gölgelendirici de değildir, alevlere karşı faydası da olmaz.” Bu da onlara bir tehekküm ve onların gölgelerinin müminlerin gölgesinden farklı olduğuna dair bir göndermedir. Onların gölgesi güneş sıcağına engel değildir. O gölgede dünyadaki gölgelerin serinliği yoktur. Üzerinizden ce­hennemin sıcağını geri çevirmekte size hiçbir fayda sağlamaz. Çünkü ce­hennemdeki bu gölge cehennem sıcağına karşı onları gölgelendiremeyeceği gibi onun alevine karşı da onları örtemeyecektir. Nitekim Yüce Allah bir başka ayette şöyle buyurmaktadır: “Beyinlerine kadar işleyen bir sıcaklıkta ve son derece kaynamış suda, kapkara bir gölgede(dirler) O serin de değildir, faydası da yoktur.” (Vakıa, 56/42-44)

4- “Çünkü o herbiri saray kadar kıvılcımlar atar ve herbiri sarı erkek develeri andırır.” Bu ateşten etrafa dağılan kıvılcımlar uçuşur. Etrafa saçılan bu kıvılcımlarının herbiri büyüklüğü ve yüksekliği itibariyle -pek büyük bina olan- saray kadardır. Rengi, çokluğu, peşpeşe saçılmaları ve hızlı hareketleri bakımından da sarı develeri andırır.

Ferra dedi ki: Sarı develerden kasıt, siyah develerdir. Çünkü onların renginde bir sarılık karışımı bulunur. Bundan dolayı Araplar siyah develere sarı derler. Çoğunluk ise bu sarılıktan maksadın sarı rengin bas­kın geldiği siyahlıktır.

Serer ise kıvılcım demek olan şerarenin çoğuludur. Kıvılcım da ateş­ten herbir yana uçuşan parçacıklardır.

Birinci benzetmeden amaç, bu ateşin oldukça büyük olduğunun an­latılmasıdır. İkincisinden amaç ise onun çok şiddetli yandığını anlatmak ve onlarla alay etmek (tehekküm)dir. Şöyle denilmiş gibidir: Sizler putperest­liğinizin bir iyilik, bir nimet ve bir güzellik olduğunu umuyordunuz. Ancak umduğunuz o güzellik, işte develeri andıran bu kıvılcımlardır. Bundan dolayı hemen akabinde: “Yalanlayanların o gün vay haline!” diye buyurulmaktadır. Yani kıyamet gününün o dehşetli azabı ve rüsvaylığı, o azaptan asla kaçamayacak olanlar ve Allah’ın peygamberlerini ve ayetlerini yalan­layanlar içindir.

Daha sonra Yüce Allah o günde kâfirlerin karşı karşıya kalacakları ebedî azabı nitelendirmektedir. Bu da korkutma türlerinin altıncısıdır. Yüce Allah buyuruyor ki: “Bu onların konuşamayacakları bir gündür. On­lara izin de verilmeyecek ki özür dilesinler.” Bugün görecekleri şeylerin dehşetinden, onları bürüyecek şaşkınlık ve korkudan konuşamayacakları bir gündür. Allah da onlara izin vermeyecek ve özür dileyemeyeceklerdir. Çünkü onlara karşı delil ortaya konulmuş olacaktır. Bu sebeple Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Özür dilemeyin; siz iman ettikten sonra gerçekten kâfir oldunuz.” (Tevbe, 9/66); “Ey kâfir olanlar, bugün özür dilemeyin. Size ancak yaptıklarınızın karşılığı verilecektir.” (Tahrim, 66/7) Bu türden mak­sat, onların işledikleri kötülükler, çirkinlikler ve münkerler hakkında ileri sürecekleri bir mazeret ve bir delillerinin olmadığını ve onların üzerlerin­deki azabı önlemeye güçlerinin bulunmadığını açıklamaktır. Bu türün açıklanmasının amacı da kıyamet gününün dehşetli hallerinin oldukça ağır olduğunu anlatmaktır.

Özür dilemek için onlara izin verilmeyiş sebebi ise Yüce Allah’ın dün­yada iken önceden onları uyarıp korkutmuş olmasıdır. Buna delil de surenin baş taraflarındaki: “Zikri getirip bırakanlara; gerek bir mazeret, gerekse bir uyarı olmak üzere” (5 ve 6. ayetler) buyruğudur. Bundan dolayı verilen bu haberin sonunda şöyle denilmektedir: “Yalanlayanların o gün vay haline!” Yani dünya hayatında iken küfür üzere devam edip peygam­berlerin emirlerine muhalefet etmeyi sürdürdükleri takdirde, rasullerin kendilerini uyarmak için hatırlattıkları azabı yalanlayanların görecekleri azaptan dolayı vay hallerine!

Daha sonra Yüce Allah kâfirlerin tehdit edildiği türlerin yedincisini bildirerek şöyle buyurmaktadır:

“Bu, hüküm verip, ayırdetme günüdür. Sizi de evvelkileri de toplamışızdır.” Yani yaratıcı onlara şöyle diyecektir: Bu, insanlar arasında ayırdedici hükmün verileceği, hakkın batıldan ayırdedileceği ayırdetme günüdür. Ey Kureyş kâfirleri ve sizin gibi çağlar boyunca gelmiş ve gelecek bütün kâfirler topluluğu! Kudretimizle sizleri bir düzlükte ve bir türden ceza görmek üzere toplamış bulunuyoruz.

“Eğer bir hileniz var ise hemen bana bu hileyi yapın.” Ey kâfirler eğer sizler azaptan kurtulabilmek için herhangi bir hile veya bir çareye gücünüz yetiyorsa hiç durmayın, yapın. Fakat sizlerin buna gücünüz yet­mez. Bu da azarlamanın, tahkirin, utandırmanın, aciz bırakmanın, sitemin en ileri derecesidir. Bu manevi, psikolojik azap türündendir. Bundan dolayı hemen akabinde: “Yalanlayanların o gün vay haline!” diye buyurmuştur. Ölümden sonra dirilişi inkâr eden herkes için kıyamet günü azabından dolayı vay haline! Çünkü o günde acizlikleri, azaptan kurtulmaya dair bütün ümitlerini kaybettiklerini açıkça göreceklerdir.